YANINDAYIZ REİS!
Siyaset kitlendi. Hemde öyle bir kitlendi ki iktidarı da muhalefeti de çağımızın iletişim aracı sosyal medya üzerinde bomboş işlerle uğraşır hale geldiler. Üstelik en çok halka yönelik söylemlerde, eylemlerde bulunmaları gereken zamanda.
İktidardan başlayım. Son zamanlarda sosyal medya hesabı twitterda en çok okuduğum cümlelerin başında ‘yanındayız reis’ geliyor. Bunun farklı versiyonlarıda var. ‘Milletin adamı, seni yedirmeyiz reis, Erdoğan’la birlikteyiz, The lider’ gibi. Kim diyor bunları; AK Partililer. Kime diyor; Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan için. Şu anda AK Partili seçilmişlerin tek siyaset malzemesi Erdoğan resmi paylaşıp ‘yanındayız sağındayız solundayız’ diye yazmak. Çok merak ediyorum; hadi seçmen bunu diyor da bir AK Partili vekilin yada belediye başkanının Erdoğan’a ‘yanındayız reis’ diye yazmasının ne gereği var? Yani yazmasalar yanında olmayacaklar mı yada yanında olmama gibi bir ihtimalleri mi var? Yazarak mı ispat ediyorlar yanında olduklarını? Örneğin; ilimizde ki iktidarın temsilcilerinin sosyal medya hesaplarına göz atalım. Ramazan Can, paylaşımlarının yüzde 90’ını Erdoğan’a ayırmış durumda. Belediye başkanı; taziye, ziyaret, özel günler, nikah, asfalt, çiçek ve Erdoğan. İl Başkanı, DEVA Partisi İl Başkanı İsmail Karakuş’a cevap vermekten fırsat bulursa özel gün ve hafta paylaşımları. Tabi birde gelenlerle, gittikleri yerlerin ziyaret resimleri ve Erdoğan. Başka hiçbirşey yok. Proje yok, icraat yok, hedef yok. Varsa yoksa Erdoğan. Siyaset üretebilen seçilmişleri mumla arar olduk. Bu sadece Kırıkkale’de mi; hayır genelde böyle. Ne zaman başladı bu durum; iktidar kadrolarında yaşanan değişimden sonra. Gerçek partililer, AK Parti’yi bu günlere getirenler saf dışı bırakılıp sonradan menfaati uğruna partiye gelenler (istisnalar mutlaka vardır) yönetici koltuğuna oturdular ve siyaset üretimi sona erdi. Tek bildikleri Erdoğan’ın gölgesine sığınmak ve o gölge sayesinde koltuklarını korumak. Erdoğan, ‘bir daha benimle alakalı paylaşım yapmayacaksınız’ dese bir hafta kendilerine gelemezler. Sosyal medya hesaplarını kapatırlar, yazacak bir şey bulamayacakları için.
Gelelim muhalefete. Onların durumu iktidarınkinden farklı değil. Onların tek bildiği de soru sormak. '128 milyar dolar nerede, aşı nerede, damat nerede, S 400 nerede?' Ha bire nerede diye soruyorlar. Tamam soruyorlar da cevaplarını kendileri de bilmiyor. Önce sorup cevap alamayınca ‘işte burada’ deseler anlayacağım ama o da yok. Tek bir amaçları var Erdoğan’ı devirmek. Sabah akşam erken seçim istiyorlar ama iktidar olurlarsa ne yapacaklarına dair tek bir paylaşım, proje yok. ‘Güzel günler göreceğiz, iyi olacak, herşey güzel olacak’ tarzında soyut ifadeler. Muhalefet bana her gün ‘kelsin, göbeklisin’ diyor. Tamam onu aynanın karşısına geçtiğim zaman ben görüyorum zaten. Benim kelliğime ve göbekli olmama karşı senin çözüm önerin nedir? İktidara gelirsen saç mı ektireceksin liposakşın mı yaptıracaksın? Cevap; 'güzel günler göreceğiz güneşli günler.' Sorunlara çözüm önerisi yok muhalefette. İktidar 45 gün sonra seçime gidiyoruz dese ortada adayları bile yok. Ama koro halinde erken seçim çağrısı yapmaktan geri durmuyorlar. Tarım politikalarını bilmiyoruz, dış politikada ne yapacaklar, iç politika, ekonomi, savunma sanayi, ulaştırma, sağlık hiçbir konuda iktidara gelirlerse ne yapacaklarına dair söylemleri yok. Tutturmuşlar nerede nerede nerede? 128 milyarı kendi vekilleri açıkladı, damat camide çıktı, aşı Almanyadan geliyor, S 400 saldırı olursa patlayacak. E sonrası. Şimdilerde Sedat Peker’e sığındılar. Kendi politikalarını bile üretemiyorlar. Birisi bişey diyor onun üzerinden gidiyorlar. Biri çıkıpta ‘arkadaş bu iktidarın alternatifi biziz’ diye güçlü bir söylemde bulunmuyor. 20 yıldır AK Parti’yi iktidarda tutan seçmen kitlesinde bir arayış var. ‘Bende AK Partiliyim ama’ diye başlayan cümleler kurup ardından partisine eleştire bulunarak ‘iyi de kimi seçelim’ diye bitiren seçmene ‘biz varız, işte projelerimiz ’ diyemiyorlar. Bomboş twitter siyaseti yürütüyorlar. İktidarda bunlara özendi o da ‘atlar nerede’ diye soruyor şimdilerde. İşte Türkiye siyaseti…
Velhasıl kelam iktidar ‘yanındayız Erdoğan’la, muhalefet ‘o nerede bu nerede’ ile siyaset yaptığını sanıyor. MHP’ye baksan yeni anayasa derdinde. HDP iki bakanlık alır mıyım umudunda. Yırtılan yine Tüfekçi Bekir’in yakası. Vatandaşta ceza yemeden eve bir kendimi atsam düşüncesinde …
BELEDİYE BAŞKANI İÇİN ‘LA KELLE’ DEMEK OLMADI
Siyasi partiler siyaset üretemiyorlar dedim ya. Kullanılan diller de çok sert ve yakışıksız. Önce muhalefetin AK Parti seçmenine koyun, makarnacı, kömürcü diye aşağılaması ile başladı. Sonra iktidar kendinden olmayan herkesi hain, Fetöcü, PKK destekçisi olası gördü. Geçenlerde İYİ Parti Lideri Akşener, Filistinlileri acımasızca çoluk çocuk demeden katleden Netanyahu’yu Erdoğan’a benzetti. Buna karşılık Kırıkkale Belediye Başkanı çıktı Akşener için hadsiz ve siyasi ahlaksız dedi. Üstüne de İYİ Parti Kırıkkale İl Yönetim Kurulu Üyesi ve İl Sekreteri Mustafa Kadan, sosyal medya hesabından şehrinin belediye başkanına ‘la kelle sok kafanı içeri’ diye yazdı. Ne iktidarın ne de muhalefetin dili hoş değil. Bir parti temsilcisi ilinin belediye başkanına ‘la kelle’ diye hitap eder duruma geldiyse geçmişten bugüne bu dilin sorgulanması gerekir.
Bakın rekabet, eleştiri, karşı görüş hepsine varım. Bilirsiniz belediye başkanını en çok eleştirenlerden biriyim. Hakaret etmeden, iftira atmadan, sadece görevini yapmadığı noktasında eleştirdiğim içinde sık sık belediye başkanı taraftarlarınca linç yerim, tehditler alırım. Muhalefeti de sessiz kaldıkları için eleştiririm ama bu değil. Halka birlik, beraberlik, kardeşlik çağrısı yapıp sonra da seçilmişler hakkında ‘la kelle’ şeklinde paylaşımda bulunmak şık olmadı. Bu dilin faydası olmaz. Birbirinizi sevmek zorunda değilsiniz ama en azından saygı duyabilirsiniz. Allah’tan başkanın taraftarları ‘yayındayız başkan’ diye ortalığa çıkmadılar. Bu arada hakikaten niye çıkmadılar? Başkanın yanındakiler artık yanında mı değil ki acaba? Neyse ‘yanındayız reis’ yetiyor bize. Yerel modellerine gerek yok.
