Tarih; 21 Kasım 2021. Ülkeyi yine derbi coşkusu sarmış. Galatasaray kendi sahasında Fenerbahçe’yi ağırlıyor. Fenerbahçe son haftalarda aldığı sonuçlarla sıkıntılı. Teknik direktör Vitor Parreira gitsin mi kalsın mı tartışmaları var. Aksine Galatasaray ise hem Avrupa’da hemde ligde daha iyi durumda. Üstelik evinde oynuyor. Maça Galatasaray iyi başladı ve 1-0 öne geçti. Ardından Mesut Özil’in golü beraberliği getirdi ve dakikalar 82’yi gösteriyor. Fenerbahçe’den Tisserand kırmızı kart gördü. Tam da bunun üzerine Galatasaray bir gol daha buldu ve stad yıkılıyor. Fatih Terim ve teknik heyet birbirine sarılıp kazandık diyor. Çünkü maçın artık son 5 dakikasına girmişsin, rakip 1 kişi eksik ve 2-1 öndesin. O anda VAR sistemi devreye giriyor ve Galatasaray’ın golünü iptal ediyor. Birkaç dakika önce çılgınca sevinen Galatasaray taraftarı ve teknik ekip kızgın ama halen 1 kişi fazla oynamanın avantajı ile umutlu. Dakika 90+4 Crespo sahneye çıkıyor, herşey bitti denilen anda golünü atıyor. Sonuç; Galatasaray tam kazandım derken kaybediyor. Fenerbahçe ise 'bari berabere bitirelim şu maçı' diye dua ederken kazanıyor.
Şimdi diyorsunuz ki; 'eee ne var bunda, niye anlattın bu maçı bize. Yine Fenerbahçeliliğin tuttu.' Yok yok öyle değil durun anlatacağım. O maçtan sonra ne oldu? Galatasaray tam kazandım derken kaybetmenin şoku ile bir daha toparlanamadı. Ne sistemde ne de teknik ekipte bir değişime gidebildi. Yeni bir hamle üretmedi/üretemedi. Bu arada kendi içlerinde tartışmalar yaşandı. İki yönetici istifa etti. Üstüne birde Türkiye Kupası’ndan elendi. Şimdi taraftar umutsuz, kızgın ve öfkeli. İmparator dedikleri Fatih Terim’e 'istifa da bir hizmettir' çağrısında bulunuyorlar. Tek umut var o da Avrupa Kupası. Orada halen iyi durumdalar. Avrupa’dan da bir şey çıkmazsa hem ekonomik hem de psikolojik olarak daha büyük sıkıntıya girecekler.
İşte bugün ki muhalefette son dakika golü yemiş Galatasaray’ın gibi. Oysa herşey iyi gidiyordu. Dolar 8 liradan 2 ay içinde 18 liraya çıkmış. Ekonomi darma duman. Zamların önüne geçilemiyor. İktidara karşı 20 yıl sonra ilk defa psikolojik üstünlük ele geçirilmiş. Kendi taraftarlarının bile umudunu yavaş yavaş kesmeye başladığı bir iktidar vardı. Dış güçler demekten öte hiçbirşey yapmıyor, muhalefetten gelen ataklara karşı topu sadece uzaklaştırıyorlardı. Oyun kuramıyorlar muhalefeti izlemekle yetiniyorlardı. Ama sahneye Crespo gibi Erdoğan çıktı. Attığı son dakika golü ile ellerini kulaklarına götürdü ve Crespo’nun Galatasaray seyircisine ‘sizi duymuyorum’ dediği gibi muhalefete ‘sizi duymuyorum hani neredesiniz’ dedi. Ve muhalefet bu son dakika golü ile adeta abandone oldu.
Erdoğan, dövize müdahalesi ile muhalefetin pusulasını şaşırttı. Tüm hesaplarını dövizin yükselmesine bağlayan muhalefet gür bir sesle ‘Ey halk! Dolar 18’den 13’e düşmedi, 8’den 13’e yükseldi’ bile diyemedi. Bu ülkede dolar 13 liraya düştü diye halay çekildi ve muhalefet bunu dahi adam akıllı kullanamadı. Bu arada kendi içinde ki fikir ayrılıkları gün yüzüne çıktı. İYİ Parti Kemal Kılıçdaroğlu’nu istemiyoruz mealinde görüş beyan ederken, Kemal Kılıçdaroğlu’da İYİ Parti’nin istediği Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın adaylıklarına karşı çıktı. Çok belirgin olmasa da muhalefet kanadında bir kaos ortamı oluştu. İktidar ise yeniden psikolojik üstünlüğü ele geçirdi. Muhalefet, Galatasaray gibi yeniden umutlarını Avrupa’ya bağladı. Bir durum ortaya çıkarda Avrupa-ABD, Erdoğan’a savaş açar beklentisiyle bekliyorlar.
Muhalefetin tüm hesapları ekonomi üzerineydi. Aslında bir çözüm yolları yoktu ama ekonomik krizi iyi kullanıyorlardı. ‘Vatandaşın cebine dokunmayacaksın’ tabiri karşılık bulmuş, kamuoyunu yanlarına almışlardı. Erdoğan’ın hamlesi karşısında bir yıldır iktidarı ekonomi üzerinden köşeye sıkıştıran, mitingler yapmayı planlayan (sadece bir tane yapabildiler) sosyal medyada iktidarı dolar üzerinden darma duman eden muhalefet kayboldu. Yerine eski klasik söylemlerde bulunan muhalefet geldi.
15 gün öncesine kadar gündemi belirleyen topa sahip olan muhalefetti şimdilerde o topu tekrar iktidara bıraktı. İktidarsa şuan top gezdiriyor. Zamana oynuyor. Muhalefette o topun peşinde kapmaya çalışıyor ama disiplini kaybettiler. Teknik direktörler saha kenarında sadece izliyor. Oyuna müdahale yok. Dün akaryakıta gelen zam üzerine biraz hareketlendiler ama ‘ya Erdoğan yine bir şey yapar bunu da düşürürse’ diye oyuna tam giremiyorlar. Sadece ekonomi üzerine politika yaparsan olacağı bu. Oysa bu ülkenin başka sorunları da var ama muhalefet ekonomi dışına çıkamıyor. Görünen o ki tek atımlık barutu varmış. Attı, hedefi vuramadı ve durdu. şimdi bir defa dah barut bulmaya çalışıyor.
Erdoğan şimdilik yeniden bir özgüven kazandı. Geleceğe dairde umutlu konuşuyor. Taraftarlarını kenetlemeye başladı. Muhalefet ise 15 gündür çaresizce seyrediyor. Kronikleşmiş muhalefet anlayışının sonucu bu. Çözüm üretmeyen, tek bir plan üzerinden giden, hamleye hamleyle karşılık veremeyen, sadece durumu özetleyen bir muhalefet anlayışı. Eğer ki bu anlayış devam eder, sahaya müdahale etmezlerse oyunu kaybederler. Ya oyuncu değiştirecekler ya sistemi. Böyle gider de 2022’de ekonomik olarak iktidarın söylemleri yerine gelirse muhalefet bir yıldır arkalarına aldıkları rüzgarı iyiden iyiye kaybederler. Tam da Galatasaray gibi kazandık derken.
İktidar Fenerbahçe benzerliğine gelirsek; Ali Koç’a bir tepki var. Özellikle kadro seçiminden, tercihlerinden dolayı. Aynı Erdoğan’a olduğu gibi. 'Artık gitmeli' diyenlerde var. ‘Adam en azından kulübün ekonomisini düzeltti. Döviz borcunu 7.43’de sabitledi. Seneye de finansal fair play yok. Parası da var. İstediğimiz transferleri yapar, kadro seçimini doğru planlarsa yine en iyisi bu. Bir şans daha verelim’ diyenlerde. Erdoğan için denildiği gibi. Tuttu tuttu, tutamadı Ali Koç efsanesi kaybolur gider…
#
Kirikkalekusu.com
info@kirikkalekusu.com
2147483647
2147483647